Yazan : MURAT SAĞLAM Dizayn: Ali Hatay |
Lara Croft, Sun Queen yani Güneş Kraliçesi adı verilen eski bir Japon mitinin
izini sürmek üzere yola çıkan bir belgesel ekibiyle birlikte denizlere açılıyor.
Ekibin başında bulunan Whitman adlı şahsiyet bir belgesel sunucusu ve arkeolog.
Gerçi arkeolog olmaktan çok pis bir şovmen olduğu daha oyunun başında görülen
video kayıtlarından anlaşılıyor.
Whitman ve ekibiyle birlikte harekete geçen Lara Croft, babasının yıllar önce
yaptığı bir araştırmayı devam ettirmek istiyor. Fakat bunun için ellerinde
yeterli veri yok ama Lara'nın ortaya attığı bir fikir, tüm ekibi bir anda ölümle
burun buruna getiriyor. Sun Queen'i bulmak için gitmeleri gereken yeri tahmin
eden Lara, ekibi zorlaya zorlaya gemiyle birlikte bilinmeyene doğru yol alıyor.
Fakat bu yol fazla sürmüyor çünkü bir fırtına gemiyi vuruyor ve gemiyi batırarak
tüm mürettebatı sulara gömüyor. Kendilerine geldiklerinde bir adaya düştüklerini
farkeden ekip, Lara'yı bulamıyor ve biz de tam olarak oyuna burada dahil
oluyoruz.
Düştükleri adanın da gerçekten hakkını vermek gerekiyor. Öyle bir ada ki, Far
Cry'ın adaları bu adanın karşısında diz çöküp tövbe isteyebilir. Bunun neden
olduğunu açıklamam için oyundan "Spoiler" vermem gerekiyor bu yüzden daha fazla
senaryo üzerine gitmeyeceğim. Oynadığınızda adayı neden bu kadar gözümde
büyüttüğümü de daha iyi anlayacaksınız ne de olsa.
Yaratılan Lara Croft karakteri o kadar kırılgan ve "kadınsı" olmasına rağmen,
hayatta kalmak için birçok şey ve sayısız fedakarlık yapmak zorunda olduğunu
anlaması uzun sürmüyor. Oyunun gidişatı boyunca Lara Croft'un geçirdiği evrime
tanıklık etmek, geyik gördüğünde ürken Lara'yı oyunun sonlarına doğru "Run
bitcheeeeees" nidalarıyla düşmanların üzerine koşar halde görmek gerçekten
etkileyici. Zaten oyunun en çok güvendiği nokta da burası aslında. "A Survivor
is Born" cümlesiyle tanıtılan oyun, ciddi anlamda bir "hayatta kalan" ın nasıl
doğduğuna tanıklık etmemize sebep oluyor.
Peki bu "hayatta kalan" nasıl doğuyor? Öncelikle eline bir ok-yay kombinasyonu
geçiriyor ve hayatta kalması için yemek yemesi gerektiğini bildiğinden, adada
bulunan hayvanları avlamaya başlıyor. Lara'nın bu hayvan katli sırasında ne
kadar kırılgan olduğunu da, ilk geyiğimizi vurduktan hemen sonra geyikten özür
dilemesinden anlayabiliyoruz.
Ardından başına gelen olaylar, yaralanmalar ve bitmeyen aksiyonun neticesinde
Lara Croft adını hakeden bir karaktere dönüşüveriyor. Bunu tabii ki yalnızca ok
ve yay kullanarak yapmıyor. Konuyu çaktırmadan silahlara bağladığımı
farkedenlere on puan veriyorum ve hızlıca oyunda yer alan silahlara ve
işlevlerine göz atmayı teklif ediyorum.
Oyunda ok ve yayın dışında bir adet tabanca, bir makineli tüfek ve bir de
pompalı tüfek bulunuyor. Bu silahları oyunda ilerledikçe karşınıza çıkan
düşmanlardan ya da oyunun sizlere izlettiği videolar sırasında buluyorsunuz ve
her silahın birbirinden farklı birçok yükseltme seçeneği olduğunu
farkediyorsunuz.
Oyunda bir "experience" yani deneyim puanı sistemi bulunuyor ve bu puanları
öldürdüğünüz düşmanlar, yağmaladığınız mezarlar ya da sağdan soldan topladığınız
eşyalar ve gizemli objeler sayesinde elde ediyorsunuz. Kazandığınız deneyim
puanları sizlere seviye atlatıyor ve bu sayede Lara'nın yeni yeteneklere
erişmesi mümkün oluyor.
Aynı zamanda sağda solda kutulardan topladığınız "Salvage" adlı eşyalar
sayesinde de silahlarınızın yükseltmelerini yapabiliyorsunuz. Silahların
yükseltmeleri hem oynanışa etki ediyor hem de Lara'nın üzerinde taşıdığı
silahların görüntülerinin de değişmesine yol açıyor. Ayrıca silahların bazı
parçalarını oyunda bulunan kutuların içerisinde bularak üç seviyeli silah
seçeneklerine erişebiliyorsunuz.
Yani konuyu toparlamamız gerekirse, silahlar için hem Salvage'a hem de
silahların kendi parçalarına ihtiyacınız var. Bulmak başta zor gibi gelebilir
ama endişe etmenize gerek yok, sağda solda mutlaka karşınıza çıkıyor. Fakat siz
siz olun gördüğünüz her kutuya uygun adım ilerleyin. İçinden neler çıkacağını
tahmin bile edemezsiniz.
Bu yükseltmeleri ve yeni yetenekleri ise "Camp Fire" yani kamp ateşlerinde
yapabiliyorsunuz. Oyunda ilerledikçe karşınıza sayısız olarak çıkıyorlar.
Sayısız dediğime bakmayın toplamda 10-12 tane kamp ateşi falan vardır ama yine
de her lazım olduğunda karşınıza çıkacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Silahları bir kenara koyarsak, oyunun nasıl oynandığı ve neler yapabildiğimiz
konularına girmek pek istemediğimi belirtmeliyim. Çünkü burada anlatacaklarım
oyun zevkinizi bir hayli azaltacaktır. Neden mi? Hemen söyleyeyim, Tomb Raider
zaten tam olarak keşfetme ve hayatta kalma üzerine kurulmuş durumda. Hal böyle
olunca oyunun ilk saniyesinden son saniyesine kadar bir merak duygusu, daha
fazla ne yapabileceğiniz düşüncesi hakim ve oyunun en güçlü yanlarından birini
de bu oluşturuyor.
Yine de birkaç detay vermem gerekiyor tabii. Öncelikle mezarlar konusuna
girelim. Sağda solda gezerken bir anda çanlarına çalmaya başladığını ve ekranın
sağ tarafında kocaman bir "BURADA MEZAR VAR BEYLER" yazısını farkedeceksiniz.
İşte bu noktada seçim size kalmış durumda. Ya hikayeyi sürdürebilir ya da
yakında bulunan mezara girerek Lara Croft'luk yapabilirsiniz.
Mezarlara girdiğinizde her birinin birbirinden farklı tasarımlara sahip
mağaralar olduğunu göreceksiniz. Bu mağaralarda bazı bulmacalar sizleri
bekliyor. Zaten oyunda da birçok bulmaca sizi bekliyor ama bu bulmacaların eski
Tomb Raider'lara oranla oldukça basit olduğunu söylemem gerek. Geneli oradan
buraya atlayıp bir kolu çekerek duvarları parçalamak gibi mantıklara sahip
olduğundan pek zorlanmayacağınıza eminim. Yani azıcık zeka sahibiyseniz bu
bulmacalar size çocuk oyuncağı gibi gelecektir.
Zaten sıkıştığınız bir yerde klavyenizdeki Q tuşuna basarak (evet bu inceleme
oyunun PC sürümü için yapılıyor) Hitman: Absolution'da ve Assassin's Creed
serisinde gördüğümüz Eagle Eye gibi bir görüntü elde edebiliyorsunuz. Bu
görüntüde tutunabileceğiniz yerler, gitmeniz gereken yer ve etkileşime
girebileceğiniz tüm objeler karşınıza altın sarısı renkte çıkıyor. Düşmanlarınız
da kırmızı. Mavi olanlar ise arkadaşlarınız oluyor ama onlarla pek sık bir araya
gelemediğinizden sarı ve kırmızı sizler için en önemli renkler olacak.
Sonuç olarak mezarlara girmek sizin seçeneğinize kalıyor. Aslına bakarsanız ben
oyunu oynarken ilk üç mezar dışında hiçbir mezara uğramadım. Çünkü oyun
bittiğinde devam edebiliyor ve ada üzerinde turlayarak mezarları araştırmaya
devam edebiliyorsunuz. Eğer oyunu %100 olarak bitirmek istiyorsanız bu mezarlara
girmeli ve sağda solda bulunan tüm gizli objeleri toplamalısınız. Şimdiden kolay
gelsin diyeyim.
Son olarak oyunun teknik özelliklerine de değinelim. Crystal Dynamics oyunun
grafikleri konusunda eli oldukça açık davranmış. Oyunun PC sürümünün grafikleri
PlayStation 3 ve Xbox 360 sürümlerinden açık ara iyi görünüyor. Özellikle
TressFX adlı yeni saç efekti sayesinde Lara Croft'un her saç telinin ayrı ayrı
fizik kuralları dahilinde hareket ettiğini görebiliyoruz. "No more bad hair"
demişlerdi, haklılarmış.
Saçların
her telinin gölgesinin de bulunması ve bunun görselliğe kattıkları ise muazzam
olarak nitelendirilmeli. Bu özelliği aktif hale getirebilmek için DX11 destekli
bir ekran kartına, efekti tam anlamıyla kullanabilmek için ise yine DX11
destekli bir ATI ekran kartına ihtiyacınız olduğunu belirteyim.
Saçların haricinde hem çevre hem de karakter tasarımları da oldukça başarılı.
Bölüm tasarımlarını (gerçi oyunda bölüm diye bir şey yok, yükleme olmadan
sürekli olarak oyuna devam ediyorsunuz) kim ya da kimler yaptıysa ellerine
sağlık diyor, 10 puanı çakıveriyorum.
Bölüm tasarımları bu kadar başarılı olunca oyunun atmosferi de bir hayli
yukarılara tırmanıyor aslına bakarsanız. Bir de seslendirme, ses efektleri ve
müzikler işin içine girince tadından yenmeyecek bir yapım karşımıza çıkıyor.
Müzikler konusunda seslendirme ve ses efektleri kadar başarılı diyemeyeceğim ama
yine de idare ettiklerini söyleyebilirim.
Oyunun en kötü yanlarından biri müzikleri ama bunu yanlış anlamayın, müzikler
kötü değil. Sadece çok daha etkileyici olabilirlermiş diye düşünüyorum. Zaten
oyunun Soundtrack albümünü bir şekile bulup dinlemeye başlarsanız, müziklerin
yalnızca oyunu oynarken dinlenebilecek düzeyde olduğunu anlarsınız.
Fakat seslendirmeler o kadar başarılı ki, özellikle Lara Croft'un, diyecek söz
bulmak dahi çok zor. Lara Croft'u seslendiren Camilla Luddington harika bir iş
çıkarmış. Aslında seslerin genel anlamda fazla seksi olduğunu da söylemeliyim.
Oyuna sürekli bir erotiklik havası hakim dersem abartmış olmam. İşin şakası bir
yana gerçekten Lara'nın yara aldığında, canı yandığında ya da yüksek bir yerden
düştüğünde çıkardığı sesler ciddi anlamda içinizin gitmesine sebep oluyor. Sanki
Lara eşiniz, sevgiliniz, ablanız, kardeşiniz ya da çok sevdiğiniz bir
arkadaşınızmış da canının yanması sizin de canınızı yakıyormuş hissine
kapılıyorsunuz. Ya da bilmiyorum ben kendimi Lara Croft'a fazlasıyla kaptırmış
olabilirim.
Artık yavaş yavaş konuyu toparlamak istiyorum. Toparlamadan önce de Crystal
Dynamics ile Square Enix'in elini de bir kez daha sıkmak istiyorum. Yıllardan
beri Tomb Raider'ın üzerine bulunan laneti yok etmeyi başarmak kolay iş değildi.
Özellikle de herkes Tomb Raider denildiğinde kusmaya başlıyorken.
Hem göze aldıkları hem de başardıkları şeylerin büyüklüğü sebebiyle firmayı
tebrik ediyorum. Square Enix son dönemlerde Hitman: Absolution ile Hitman
serisine sonsuz bir saygısızlık yapmasına rağmen, Tomb Raider serisine saygı
duruşunda bulunmasıyla gönlümdeki yerini tekrar kazandı diyebilirim. Bir de
düzgün bir Final Fantasy oyunu yaparlarsa tutmayın beni, öpeceğim.
Tomb Raider başından sonuna merak ve heyecan duygusuyla oynayacağınız, İngiliz
Arkeolog kızımız Lara Croft ile özdeşleşeceğiniz (biraz gay bir yaklaşım oldu
erkekler için ama ne demek istediğimi anladınız bence) ve bir "hayatta kalanın"
doğmasına ön ayak olacağınız harika bir oyun. 2013 yılının Mart ayı oyuncular
için oyun yağmuru ile geçecekken, kesinlikle hiç düşünülmeden oynanması gereken
ilk oyun da Tomb Raider olmayı başardı.
Bundan bir hafta önce yabancı yayın organlarında yapılan incelemelerde oyunun
ortalama olarak 10 üzerinden 9 ve üstü puanları toplamasının sebebini de oyunu
bitirdiğim anda anlamış oldum diyebilirim. Bıraksanız oyun hakkında kitap bile
yazabilirim. Editör'ün seçimi damgamız olsa bu oyunun alnının ortasına basmıştım
şimdiye diyeyim, siz de oyunu ne kadar çok beğendiğimi anlayın.
Ben en iyisi incelemeyi burada noktalayayım ve oyuna dizdiğim övgülerin
gerçekten hak edilip edilmediğine siz oynayarak karar verin. Kalıbımı basarım ki
çok az kişi bu oyuna "beğenmedim" ya da "olmamış" diyecektir ki bildiğiniz gibi
"Haters gonna hate" kavramı günümüzde oldukça yaygın.
Teşekkürler Crystal Dynamics ve teşekkürler Square Enix. Ne iyi etmişsiniz de
bir efsaneyi yeniden doğurmuşsunuz. Tomb Raider artık benim için devamı en çok
beklenen oyunlar sıralamasında ilk üçe girmiş bir "yeni oyun".
İyi oyunlar diliyorum ve kalın sağlıcakla diyorum. Lara'yı fazla bekletmeyin.
Kızı da çok üzmeyin. Canını yakarsanız karşınızda beni bulursunuz.
Grafik: 10
Ses: 9
Oynanış: 9
GENEL: 9.5
Artılar: Uzun oynanış süresi. Tomb Raider'ın adı yeter, Lara Croft harika bir
karakter olmuş, oyunun başı ile sonunun birbirine hiç benzemiyor oluşu
etkileyici ve sürükleyici, seslendirmeler çok iyi, grafikler göz alıcı,
konsoldan port edilmiş basit bir konsol oyunu değil.
Eksiler: Müzikler "idare eder seviyede" (böyle eksi mi olur yahu), Multiplayer
modları biraz yavan ama geliştirilebilir, TressFX efekti sistemi çok yoruyor.
Minimum sistem gereksinimleri:
Windows XP Service Pack 3, Windows Vista, 7 veya 8 (32bit/64bit)
512Mb Video RAM ile DirectX 9 grafik kartı: AMD Radeon HD 2600 XT, nVidia 8600
Çift çekirdekli CPU: AMD Athlon64 X2 2.1 GHz (4050 +), Intel Core2 Duo 1.86 Ghz
(E6300)
1GB RAM (Vista 2GB)
Gerekli Buhar hesap etkinleştirme (hatta CD versiyonu için)
Önerilen sistem gereksinimleri:
Windows Vista, 7 veya 8
1GB Video RAM ile DirectX 11 grafik kartı: AMD Radeon ™ HD 4870, Nvidia GTX 480
Dört çekirdekli CPU: AMD Phenom II X2 565, Intel Core i5-750
4GB RAM
SDN - ShiftDelete.Net
Yazan: Murat Sağlam